Kayıtlar

Ocak, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Lezzetli Felaketler: Erman Akçay (Dolunay Aker, Cemal Akyüz)

Resim
Dolunay Aker ve Cemal Akyüz, Barbarları Beklerken'in 11. sayısında grafik sanatçısı Erman Akçay'ın çalışmaları üzerine yazdı: "Onun dünyasında nefessiz kalmak mübah. Çünkü dünyayla cebelleşirken, dünyaya sataşırken aynı nefesi bırakamayız. Akçay’ın çizimlerinde bir korku geleneği hakim. Çağın sesini bu korkudan alıyor. Korku yerleşik bir sonuç olarak değil Munch’un çığlığını güncelleyerek bugüne geliyor. " Dolunay Aker  "Erman was born twenty four years ago. It was 80s and Mae West was dead. 20th century art history adore to classify all the modernists as post war babies driven by optimism (their parents at least) and had an illusion of progress. Which war? I don’t know, there were so many. Artists who were born in 80’s clearly belong to 21st century. Allen Ginsberg already said it : America after all it is you and I who are perfect not the next world! Be in love with your life and let’s welcome them as creative and self-conscious artists of Generation Y." C

Rıza Üretme ve Meşruiyet Yaratma Aracı Olarak Psikolojinin İdeolojik Dili (Psikolog Doğan Korkmaz)

Resim
Psikolog Doğan Korkmaz, Barbarları Beklerken 11. sayısında Psikolojinin İdeolojik Dili üzerine yazdı: Metinden bir bölüm: Psikolojinin, felsefeden kopmaya ve kendini bağımsız bir disiplin olarak tanıtmaya başladığı dönemlerin kapitalizmin ileri seviyesi olan emperyalist bir döneme denk geldiği görülmektedir. 20.yy da ise Avrupada kapitalizmin faşizme evrildiği dönemde, felsefenin tuttuğu ideolojik yeri toplum bilimi olarak psikoloji alır.1 Kapitalist sistemde; üretim ilişkilerinin devamını sağlamaya yönelik uygulamalar, askeri ve idari problemleri çözme- fabrikalarda iş verimliliğini arttırma gibi konular psikolojinin ilgi alanlarını oluşturur. Psikoloji pratik uygulamalarla kapitalist üretim ilişkilerini devam ettirmenin yanında teorik düzeyde de burjuva ideolojisine hizmet eder. Psikolojinin ırkçılık, kadına yönelik ayrımcılık, homofobi ve mevcut iktidar ilişkilerini korumaya yönelik ideolojleri nasıl beslediğini örneklerle açıklamak, durumun daha anlaşılır olmasın

İş Kazası Nasıl İşçi Cinayetine Dönüşür? (Avukat Hüseyin Korkmaz)

Resim
*Yaşanmakta olan bu egemen ekonomik  sistemde bütün zenginlikleri ve kâr'ı işçiler üretir patronlar işçilerin bu alınteriyle üretmiş oldukları artı değere ve kâr'a el koyarlar.Bu üretim ilişkisinin pratikdeki sonucu ise; işçinin emek  gücünün değerinin de altında bir ücrete çalışmaya zorlanmasıdır. İşveren bilmektedir ki işçiyi ne  kadar çok çalıştırırsa ne kadar yoğun emeğini sömürürse bu üretim sonucunda o kadar çok kâr  elde edecek ve daha çok para kazanacaktır. Bu ilişkinin bu şekilde sürdürülmesi işçinin psikolojik  ve biyolojik olarak kötürümleşmesine sebep olur. Kapitalistin kâr hırsı işçi sağlığı ve güvenliği  için alınması gereken bütün önlemleri birer maliyet unsuru olarak görmesine neden olur" Avukat Hüseyin Korkmaz *Barbarları Beklerken olarak yayınladığımız bu metin Soma maden faciasından sonra  yapılan yargılamada Avukat Hüseyin Korkmaz tarafından mahkemeye beyan olarak sunulmuştur. İşçi cinayetleri güncelliğini  koruyor. İşçi cinayetleri güncelliğini koruduğ

Zeynep Sönmez Barbarları Beklerken'in 11. sayısında!

Resim
Barbarları Beklerken’in 11. sayısında Zeynep Sönmez öyküsüyle yer aldı.  Öyküden bir bölüm:  "Bir aslan kovalıyordu bizi. Artık bacaklarımızı hissetmiyorduk, sanki ayaklarımız yere değmiyordu. Uçmak bu olmalıydı.  Hamit, –Nehre atlayalım! diye bağırdı.  Kendimizi deli sularda bulduk. Sürüklenmiş olsak da atladığımız yere doğru baktım, aslan nehrin kenarında yoktu. Arkadaşlar ağacımızın etrafında toplanmışlardı. Gördüler bizi, yardım ettiler, çıktık.  Onlara aslandan bahsettik ama neden o kadar güldüler, bugün bile anlamış değilim.  * Şimdi Hamit’in ışıl ışıl gözlerine bakıyorum. O günkü gibi, heyecan dolu. İnsan büyüse de yaşlansa da bakışları hiç değişmiyor.  –Söylesene oğlum, ne zaman çıktın? diye soruyor. –Bir hafta oldu.  –Neden hemen aramıyorsun? –İnan istedim ama kendime geleyim, beni o yorgun halimle görme de istedim.  –Elmas Ana nasıl? –İyi. Sana selam söyledi. Hamit oğlum beni hiç yalnız bırakmadı diyor. –Elimden geldiğince.  –Sen olmasan nasıl yatardım onca yıl? Sayende

Komün Dergi ile Söyleşi (Ömer Burçin Özkişi)

Resim
Ömer Burçin Özkişi, Barbarları Beklerken’in 11. sayısında Komün Dergi ile Marksizm'in Krizi, Yeni Toplumsal Hareketler ve Seçim Tartışmaları üzerine söyleşti. Okumak için link profilde!  barbarlaribeklerken@gmail.com Söyleşiden bir bölüm:  “Marksizm’in Krizi”nden söz edenler genellikle sorunların çözümünü -farkında olarak veya olmayarak- Marksizm’in dışına çıkarak yapmaya çalışıyor. Hatta bu söz konusu tartışmaların sonunda Marksizm’in geçersizliği sonuçlarını dahi ilan edilebilmektedir. Elbette tek bir Marksizm yok. Marksizm’e ilişkin çeşitli yorumlar var. Biz Marksizm’i ne salt bir tarih ne salt bir ekonomi ne de salt bir toplumsal teori olarak görüyoruz. Tek bir alana hapsetmek sizi muhtemelen idealizme götürecek ve kuşkusuz onu yetersiz kılacaktır. Marksizm’i gerçekler üzerinden ele alarak yaşamsallaştırmalıyız." Okuma linki:  https://yeniolaniyap.blogspot.com/2022/01/barbarlar-beklerken-say-11.html?m=1 #sanat #edebiyat #şiir #barbarlarıbeklerken #dergiler #fanzin #art #k

Genelge üzerine

Resim
29 Ocak 2022 tarihinde, iktidarın başı tarafından Resmi Gazete’de yayımlanan Basın ve Yayım Faaliyetleri hakkında Genelge ile birlikte önümüzdeki süreçte faşizmin baskı, sansür ve saldırganlığının vites arttıracağı açıkça ilan edilmiştir. Genelge ile "aile, çocuk ve gençlerin milli ve manevi açıdan medya ve basın-yayım aracılığıyla zihnen ve bedenen saldırılara karşı korunmasının amaçlandığı, ülkenin toplumsal değerlerini yozlaştırmaya çalışanlara devletin izin vermeyeceği" ifade edilmektedir. Burada faşist iktidar her zaman yaptığı gibi “kutsal”lık demogojisine sarılmakta, faşizmin kitle tabanını “aile” ve “milli-manevi değerler “ üzerinden genişletmek için hamle yapmakta, esasında ise kendisine “düşman” gördüğü tüm toplumsal kesimlerin yaşam alanını ve iktidara karşı ses çıkarma olanaklarını yok etmeyi amaçlamaktadır. Bu genelgenin hedeflerinden biri  elbette, topluma faşizmin belirlediği sınırlar dışında bir yaşam hakkı tanımamaktır. Fakat iktidarın en büyük korkusu, toplu

Mustafa Suphi ve 15'ler: "Birer komünist gibi öldü"

Resim
Bugün 28 Ocak 2022... 101 yıl önce Mustafa Suphi ve 15 yoldaşı devlet tarafından katledildi. 15'lerin katliamı üstünden atlanacak ya da geçiştirilecek bir konu değildir. Çünkü popülist söylemle normalleştirilen 'derin devlet'in ne olduğunu görmek istiyorsanız Mustafa Suphi cinayetine bakabilirsiniz. Mustafa Suphi Kemalist devlet için ciddi bir tehdit ve Ekim Devrimi'nin yankısıyla beraber güçlü bir alternatifti. Türkiye'de sosyalist mücadelenin adım adım büyüdüğü bir dönemde burjuva Kemal'in kurnaz devlet refleksi Karadeniz sularında Suphi'lerin öldürülmesiyle sonuçlanmıştır. Dönem işçi sınıfının grevlerle hak aradığı bir dönemdir. Demir ağları örenlerin tren raylarında kurşunlandığı bir dönem... Marx'ın o meşhur sözü hiçbir zaman güncelliğini yitirmedi: "tarih, sınıf mücadeleleri tarihidir." Mustafa Suphi ve yoldaşları bu 'tarih ödevi'ni işçi sınıfının yanında yer alarak gerçekleştirdiler. 15'ler "birer komünist gibi öldü"

Yol, İşçilerin!

Resim
Trendyol işçileri 3 gündür ülkenin dört bir yanında fiili grevdeydi. Trendyol şirketinin, kurye işçileriyle alay edercesine yaptığı %11 ücret zammı teklifine işçilerin cevabı fiili grev oldu. Bu şirketin işçilerin emeği sayesinde %600 büyüdüğü dönemde, işçilere dayattığı ücret zammı aslında sermaye sınıfının nasıl bir kan emici olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Farplas işçileri de şu an direnişteler. Benzer şekilde kendilerine dayatılan sefalet zamlarını kabul etmeyen işçilere, Farplas işten atma saldırısıyla karşılık verdi. Bu saldırının bir sebebi de işçilerin sendikal örgütlenme mücadelesidir. Farplas işçileri sınıf dayanışmasını yükselterek direnişlerini sürdürüyor ve atılan işçi arkadaşlarıyla omuz omuza mücadele ediyor. Sermaye diktatörlüğü işçi sınıfına topyekûn köleliği dayatırken özellikle son dönemde işçi sınıfı da birçok fabrika ve işyerinde grevlerle direnişi büyütüyor. Ücretli kölelik düzenine başkaldıran işçi sınıfı yürünecek yolu gösteriyor. Kar kış demeden mücadelesin

Sezen Aksu Tartışmaları Üzerine

Resim
Sezen Aksu’nun 5 yıl önce yazdığı şarkı sözleri üzerinden iktidarın beslemeleri tarafından  başlatılan “kutsalımıza hakaret” saçmalığı Erdoğan tarafından “dillerini  koparırız” tehdidiyle başka bir düzleme yükseldi. Meselenin Aksu olmadığı açıktır. Faşist iktidarın gündem değiştirmek için bunu yaptığı söylemi ise durumun ciddiyetini hafife almaktır. Faşizmin genel karakteristiklerinden biri “kutsallık” mitleri üzerinden toplumu iktidarına yedekleme ve  “düşman”larına karşı mobilize etme gücüdür. ”Düşman” tanımı ise giderek genişlemektedir ve iktidara koşulsuz biat edenler dışında herkes hedeftedir. Bu sebeple Sezen Aksu üzerinden toplumsal muhalefetin kriminalize edilme çabasını boşa düşürmek için herkesin kendi meşrebince tepki göstermesi normal ve anlamlıdır. Buraya kadar bir sorunumuz yok. Fakat mesele “Sezen Aksu Türkiye’dir” söyleminden tutun da Aksu’yu muhalif bir kahraman imajıyla taçlandırma noktasına geldi. Açıkça şunu belirtmek durumundayız. Sezen Aksu’yu faşizmin saldırısına

Barbarları Beklerken, Sayı: 11

Resim
Sanat Öldü! Yaşasın Sanat! Bugün kaybımız yeni bir şey söylemek mi yoksa yeniyi anlamlı bir şekilde söylemek mi? Biz ikincisinden taraf oluyoruz. Çünkü anladık ki Türkiye'de her şey vitrin taraftarları tarafından belirleniyor. A'nın metni yeni bir kanonun en yeni müeffili olarak yayınlanıyor. B ona yakın durduğu için alkışlanıyor. Edebiyat'a saygı gösterileri düzenleniyor. Fakat isimler bu saygının hangi anlamını taşıyor tartışılır.  Türkiye her sabah yeni bir kanonlaşmaya uyanıyor. Bu kanonlaşmayı en özet haliyle isimler kanonu olarak anabiliriz. Enis Batur'un yahut Ataol Behramoğlu'nun çalıp da giremeyeceği kapı, yayınevi, dergi, etkinlik yoktur Türkiye'de. Birbirimizi kandırmayalım. Biz mimikler ve jestlere bırakamayacak kadar eleştirinin hayati bir set çekme gücüne sahip olduğunu biliyoruz. Kanon, yan yana gelmezlerin yan yana geldiği andır. Ondan sonra dergi çıkarsak ne, iyi şiir yazsak yayınlasak ne! Kanon haliyle kendi kendine oluşmuyor. Davet var ve dave