Kayıtlar

Barbarları Beklerken Deprem Özel Sayısı/Yıkım ve Bellek

Resim
Anlatının Eşiğine Dair Bir Giriş/İlker Cihan Biner  "Anlatma söz konusu olduğunda hazır kalıplar yoktur. Geçmişte ise yaşanan her şey olduğu gibi aktarılamaz. Fakat hafızayla ilişkili anlatmak için etik perspektiflere ihtiyaç var. Şu soru sorulabilir: Egemen olan söylemlerin/eylemlerin ötesinde, meseleleri ortaya koyan, karanlıkta kalanları/sesi duyulamayanları nasıl bir düzenlemeyle su yüzüne çıkarmalıyız? İlki, kesik kesik, mırıltı yaratan, karmaşıklığı göze alan, anlatıya tanıklığı katan metinlerin, şiirlerin, resimlerin ya da tasarımların mümkün olabileceğini söyleyerek başlamalı. İkincisi, Beckett'e selam çakarak “devam edemem, devam edeceğim” deme gücünü bulabilmek." Siz Hiç Öldünüz Mü!/Mehmet Muhtar Salmanoğlu   "Sadece Şubat değildi ölümün adı; başını sokacak ev aradığı, kapı önlerinde bırakıldığı ve yeniden ama yeniden her gün öldüğü zamandı. Evinden kovulmuşların, şehirden şehre savrulmuşların, tutunacak bir dal arayanların dallarının ellerinde kaldığı, acı

Çaresizce Susan'ı Aramak (Terry Castle)

Resim
Çevirmenin Notundan Bir Bölüm Susan Sontag’ın kişiliğinden yola çıkan ve bir yazarı tarihteki yerine tevdi etme amacı taşıyan bu metnin özgün hâli yıllar önce, 17 Mart 2005’te London Review of Books’ta yayınlandı. Metin, Terry Castle imzası taşıyor ve Castle’ın Sontag ile tanışıklığına, bundan ileri gelen izlenimlerine dayanıyor. Yazarın Sontag’ın eserlerine yaklaşırken izlenmesi gerektiğini düşündüğü tavrı özetliyor, bu tavra giden yolda Sontag’ın kişiliğini, ele alınışını ve bir kültür sahnesini eleştiriyor. Metinde, Sontag’ın ve eserlerinin ele alınışı üzerinden ABD ana akım kültürünün, medyasının bir eleştirisi de mevcut.   Fakat en önemlisi, Sontag metinde bir vaka olarak beliriyor. Kanonik bir figürün eleştirisini, bu figürün içinde bulunduğu ilişkilere de değinerek veriyor Castle. Belki de yazarın işi; dokunulmaz olanı kurcalamak, onu dokunulmaz kılanın peşine düşmek, bunu yaparken de eleştirinin nesnesine bağlı değerin esasında nerede yattığını aramaktır. Castle, bir yandan da

Edward Said'i Özlemek (Anthony Alessandrini)

Resim
Edward Said'in ölümünün yirminci yılına istinaden Jadaliyya gazetesi Edward Said'i yeniden anımsamak amacıyla on beş yazıdan oluşan bir seçki hazırladı. Jadaliyya editörlerinden Anthony Alessandrini'nin bu seçkide yer alan Edward Said'i Özlemek adlı yazısını sizlerle paylaşıyoruz. Said'e ve Filistin halkının özgürlük mücadelesine selam olsun.  Bugün Edward Said'in vefatının sekizinci yıldönümü. Bu yıldönümü beni derin bir hüzne boğmaya devam ediyor. Biliyorum ki bu hüzün onun çalışmalarına ve oluşturduğu örneğe hayranlık duyan pek çok kişi tarafından da paylaşılıyor. Bugün Said'i özlediğimiz ve bu kanlı on yıl boyunca onu özlerken bulduğumuz yollar saymakla bitmez. Aradan geçen yıllarda Said'in mirasından ilham alan, Edward Said: A Legacy of Emancipation and Representation adlı mükemmel ve kapsayıcı yeni cilt de dahil olmak üzere güzel çalışmalar bir nebze teselli olabilir. Ancak Noam Chomsky'nin bu kitaba katkısında belirttiği gibi: "Onun ölümü

Alexander Dugin'in Kozmik Savaşı (Matt Mcmanus)*

Resim
"Moderniteyi ve ondan türeyen ideolojileri (bireycilik, liberal demokrasi, kapitalizm vb.) insanlığın yaklaşmakta olan felaketinin nedenleri olarak gören René Guénon ve Julius Evola'nın vizyonunu paylaşıyorum ve batılı tutumların küresel egemenliği Dünya'nın nihai bozulmasıdır. Batı kendi sonuna yaklaşıyor ve geri kalan herkesi kendisiyle birlikte uçuruma sürüklemesine izin vermemeliyiz."  Alexander Dugin, Avrasyacılığa Giriş Son zamanlarda, birçoğu belirgin bir şekilde postmodern bir niteliğe sahip olan sert ve aşırı sağ hareketlerin yeniden canlandığını gördük. Birçok analist, bu hareketlerden herhangi birinin terimin tam anlamıyla faşist olarak adlandırılmayı hak edip etmediğine odaklandı. Ne kadar nahoş olursa olsun, özellikle faşist nitelikler taşımayan aşırı sağ hareketler de vardır. Ancak çok sayıda modern faşist de vardır. Bunların en önemlilerinden biri filozof Alexander Dugin'dir. Dugin faşist olduğunu reddetmiştir. Dugin'in batılı savunucuları da on

Frantz Fanon ile Kalkınmayı Sömürgesizleştirmek (Benjamin Selwyn)

Resim
                                                                       Çeviri: Burak Bayülgen   Büyük kültür teorisyeni Stuart Hall, Frantz Fanon'un Yeryüzünün Lanetlileri kitabını, sömürge dünyasındaki özgürlük arzusunu özetlediği için 'sömürgesizleştirmenin kutsal kitabı' olarak adlandırmıştı (1). Fanon, dünya nüfusunun çoğunluğunun yaşamını sistematik olarak değersizleştirerek ırkçılığın kapitalist sınıflar için nasıl örgütleyici bir ilkeyi temsil ettiğini aydınlatmaktadır. 'Yüzyıllar boyu kapitalistler azgelişmiş dünyada gerçek savaş suçlularıymışçasına davrandılar'. ‘Kapitalizmin altın ve elmas rezervlerini artırarak zenginliğini ve gücünü oluşturan başlıca yöntemler sürgün, katliamlar, angarya ve kölelikti' diye yazmıştı (2). Fanon'un kalkınmayı sömürgesizleştirmek isteyenler arasındaki popülaritesinin nedenlerinden biri de postkolonyal ülkelerin halihazırda gelişmiş ülkeleri takip etmeye çalışmak yerine kendi kalkınma yollarını oluşturmaları gerektiği

Barbarları Beklerken, Sayı: 12

Resim
  Sunu   Dayanışma sözcüğünün en kirli olduğu alan hangisi deseler, edebiyat deriz. Dayanışma, kolektif mücadele/müdahale pratikleri çıkar ilişkisi, reklam ve iktidar dışında gelişen, birlikte paylaşarak büyüyen bir süreçtir. Edebiyatçıların dayanışmadan anladıkları nedir peki? Hangi kitap eki'nde arkadaşın var? Şu edebiyat sitesinde tanıdığın editör var mı? Senin twitter takipçin çokmuş, şu benim kitaba da mı bir el atsan? Çok güzel şiir okuruz biz fotoğrafları. Bakın biz hem şiir okur hem şarap içeriz fotoğrafları. Bizim dayanışmadan anladığımız nedir? Melih Cevdet Anday'ın dediği gibi "suçumuz edebiyat"tır. Biz her yerde görünmeyen isimlerle ortak bir alan yaratarak büyük bir suç işliyoruz. Her şeyin bireyselleştiği, hayatlarımızın her anının politikaya döndüğü noktada politikadan kaçanlara inat hayatın politikasını savunuyoruz. Duyar kasmak konusunda özel bir yeteneğe sahip olan edebiyat ortamı Hikmet Sami Türk vakası karşısında dil kilitlenmesi yaşadı. Biz buna h

21 Mart ve Biz

Resim
Barbarları Beklerken ilk yola çıktığında (21 Mart 2019) tekil bir projeydi sadece. Samandağ'da bir edebiyat etkinliği sonrası şiirin itaatsizliği şairin uzlaşmazlığı üzerine düşünürken bu projenin tekil bir enstrüman olarak kalmayacağını hissediyordum. Burada ben diyorsam bir başkasıdır. O başkası Türkiye'nin ve Kürdistan'ın farklı seslerinden doğan öfkedir. Öfke, başlı başına sanatın içine ve hayatın kilit noktalarına kattı bizi. Barbarları  Beklerken yola çıktığında aklında Kavafis vardı. Rimbaud yanında dolaşıyordu ve Turgut Uyar ondan hiç uzak değildi. Edebiyat kamusunun konformist aklına karşı kolektif avangard bir birliktelik... Başkasının derdine yoğunlaşan, başkasıyla öğrenen, eleştiren, eleştirilen, gerektiğinde saldırmaktan ve imha etmekten geri durmayan, apoletlerin mevzisine tamah etmeden kendi olanaklarıyla oluşturulan bir birliktelik... bugün bir birikim sağladığımızı, birlikte biriktiğimizi düşünüyoruz. Sanatın en başta sanatçıların despot ve egoist kürsüleri