Kayıtlar

Şubat, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir İttifak Hâlesi: Varlık

Resim
Türkiye edebiyat ortamına, oradaki çıkar ilişkilerine, kariyer planlarına dair öngörülerde bulunmak, tespitler yapmak zor değildir.  Çünkü somut olaylara, insani durumlara amasız fakatsız cümlelere bakamayan,  aklında sürekli ittifak haleleri dolanan bir edebiyat ortamıyla karşı karşıyayız. Edebiyat orada duruyor. Edebiyatın emeği bir gün karşılık bulacak. Peki insan olma hâllerimiz, kötüyü yıkma içgüdümüz, değiştirme isteğimiz; insanlığa yapılanları duymayan, görmeyen, bilmeyen edebiyat kim tarafından okunacak? Evet, Varlık Dergisi'nin Adalet Eski Bakanı Hikmet Sami Türk'ün metnini yayımlaması köklü bir meseledir. Bu kök Varlık Dergisi'nde hep vardı. Varlık bir gelenektir. Kanonların birleştiği noktadır. Bu geleneğin içinde gözlerini açanlar eğer bugün iyi göremiyorsa gözlerini değiştirecekler ya da insanlıklarını değiştirecekler yahut biz her gün onlara, onları değiştireceğimizi hatırlatacağız. Barbarları Beklerken okurları bilirler ki biz bizimle alakalı her şeyi dostlar

Sanatçılar ve Militarizm: CI vakası (Oğulcan Yiğit Özdemir)

Resim
“Sanatçı olmak, korkak olmak demektir”, diyor Godard. Sanatı göklerdeki temaşasından yeryüzüne indiren bu varlık, esas itibariyle bütün politik gücünü muktedirlerle, sivil ve askeri giyimli –ki çoğu zaman yan yana (daha doğrusu alt-üste) bulunurlar-, kapışmasına borçlu. Bu anlamda egemenler nezdindeki rahatsız ediciliği, ifadeye tanıdığı özgürlükten ve başat çelişkilerin farkında olma duyusundan, bu türden bir sağduyudan kaynaklı. “Bütün şairler generallere karşı birer komünisttir” denir. Neden? Çünkü yaşamı cetvelle, adeta Afrika kıtasını böler gibi bölen, hesaplayan, çıkartan ve toplayan bu agresif duyuya karşı şair “birliği” savunur. Bu birlik, generallerin çizdiği sınırlara karşı, rakamların ve mutasarrıf saldırganlıkların aleyhine işler. “Şiir, anayasaya aykırıdır” diyordu, Cemal Süreya da. Neden, nizam bozar çünkü.  Anayasal düzen günübirlik yaşantıyı olağan seyrine sokarken, şiir oradan çıkartmaya, olağanüstüne yol vermeye çalışır. Peki ya savaş? O da olağanlaştırılmış şiddetin,

Hapiste Yazmak ya da Kişisel Bir Hapislik Tarihi (Özgür Soylu)

Resim
Barbarları Beklerken Sanat Kolektifi olarak 19 Aralık Katliamı'nın faili Adalet Eski Bakanı Hikmet Sami Türk'ün Varlık Dergisi'nin son sayısında yer alması üzerine yazdığımız bildiri sonucu Varlık Hikâyesi artık kamuoyunun tartıştığı, eleştirdiği, tepki gösterdiği bir düzeye ulaştı. Fakat bu tartışmanın asıl muhatapları olan yazarlardan hiçbir tepkinin gelmediğini de söylemeliyiz. (Birkaç yazar eserlerini geri çekerek onurlu bir duruş sergilediler) Aşağıda okuyacağınız metin öykü yazarı Özgür Soylu'ya ait.  Hikmet Sami Türk'ün adalet bakanı olduğu dönemin tanıklarından olan Özgür Soylu önce insan sonra yazar olarak yaşadığı süreci anlatıyor. Failler yargılanmadığı sürece "edebiyatçılar" suç işlemeye devam edecektir. Katilden taraf olanın edebiyatı da suçludur. Hapiste Yazmak ya da Kişisel Bir Hapislik Tarihi Hapiste Yazmak Mektupla Başlar Hapishaneye girdiğimde bana tuhaf gelen ilk şey koğuş oldu. Gözlerim filmlerdeki demir parmaklıkları arıyordu. Hatta bi

Suç ve Edebiyat: Bir “temizlik” girişimine karşı (Oğulcan Yiğit Özdemir)

Resim
*Barbarları Beklerken Sanat Kolektifi olarak 19 Aralık Katliamı'nın faili Hikmet Sami Türk'ün Varlık Dergisi'nin son sayısında yer alması üzerine yazdığımız bildirinin açtığı yoldan Oğulcan Yiğit Özdemir konuyu ve tartışmayı derinleştirek bu yazıyı kaleme aldı. Failler yargılanmadığı ve eleştirilmediği sürece "edebiyatçıların" işlediği suç devam edecektir.    Suç ve Edebiyat: Bir “temizlik” girişimine karşı Başlıktaki ilişki her söz konusu olduğunda, akla öncelikle suçu konu edinen edebiyat gelir. Ancak bunun yanı sıra, suçlu edebiyatçılar olduğu kadar, edebiyatın işlediği “suç”lardan da söz etmek gerek. Dolayısıyla meselemiz akılcı yürütmelerin basit tatminini okura sunan kimi sıradan polisiye eserlerden çok, edebiyatın “hijyenikleştirilmesinin” de aracı olan, klinik ve kriminal yapıları incelemek.  Konunun açıldığı yer, 19 Aralık katliamı sırasında Adalet Bakanlığı görevinde bulunan Hikmet Sami Türk’ün Türkçe edebiyatın kanonlarıyla ilgili Varlık dergisinde kal

Bir "Varlık" Hikâyesi

Resim
Dört gün önce bazı köklü dergilerin batma sinyallerini çalmaya başladığını söylemiştik ve bu çöküş durumunun sadece ekonomik temelli olmadığını aslında bu "köklü" dergilerin varolan kanonu devam ettirdiğini, okurla bir bağ kuramadığını, standart dosya konularıyla günü kurtardıklarını fakat bugün edebiyatın kendisine yenildiklerini söylemiştik. Ancak şu an daha ciddi bir durum var ortada. Varlık Dergisi son sayısında 19 Aralık Katliamı'nın faili eski adalet bakanı Hikmet Sami Türk'ün bir edebiyat anısını yayımladı. Kuruluşundan itibaren kurucu ideolojiyle hiçbir sorun yaşamamasından kaynaklı Varlık Dergisi açısından bu olay bir "Varlık" hikâyesidir. Ama bizim açımızdan bu tamamıyla politik ve poetik bir iflastır. Çünkü 19 Aralık Katliamı devletin bizzat kendi eliyle işlediği apaçık bir cinayettir. Varlık Dergisi'nin arşivlerini incelediğimizde Hikmet Sami Türk'ün bir değil birkaç kere dergiye konuk olduğunu görüyoruz. Örneğin Behçet Necatigil'in d

Herkesle Herkesci Olanlara Selam: Sıra Size de Gelecek!

Resim
Bazı köklü dergiler ardı ardına batma sinyallerini çalmaya başladı. Ülkedeki çöküş haliyle tüm vücuda sirayet ediyor. Biz bu durumu şaşkınlıkla karşılamıyoruz. Çünkü bu arkadaşlara Bazarov ahlakından bahsedeceğiz. Sanat sistemi bağırıyor, çağırıyor, batıyoruz diyor, artık eskisi gibi değiliz, kimse bizi okumuyor, 500 şiir geliyor 500 adet dergi satamıyoruz diye yakınıyorlar. Soralım: kanonu ayakta tutmak için her yıl aynı dosyaları güncelleyip işleyen siz değil miydiniz?  Editörleriniz kendilerini peygamber ilan edip ulaşılmazlık tahtında oturmuyor muydu? Metnine güvenip size ulaşmaya çalışanları elinizin tersiyle itmediniz mi? Yayımladığınız kitapları aynı hafta beş farklı kitap ekinde tanıtacak hazır reklam alanlarınız yok muydu sizin? Genç insanlar sizden aylarca metinleri için dönüş beklediler. Ne yaptınız? Şiir dendi mi bu ülkede hâlâ Varlık Dergisi akla geliyor. Öyle bir algı yarattılar ki orada şiir yazmayan şairden sayılmıyor. Varlık Dergisi şiir kanonunun birleşme noktasıdır.

Sercan Apaydın ile Söyleşi: Hacimsiz Kütleler, Delikler, Boşluklar (Hüseyin Gökçe)

Resim
Barbarları Beklerken'in 11. sayısında Hüseyin Gökçe, Sanatçı Sercan Apaydın ile Hacimsiz Kütleler, Delikler ve Boşluklar üzerine söyleşti. “Derin Boşluk”, “Sahibinden”, “Internal Desing” ve “Han” adlı solo  sergilerinin yanı sıra birçok karma sergide yer alan sanatçı Sercan Apaydın; manzara, mimari, mekan ve kent üzerinden işler üretir. Biraz zihnimizi birkaç yüzyıl öncesine götürürsek Romantizmin insanda duygulanımlara yol açan “manzara” anlayışının üzerinden çok sular aktığı görülür bu resimlerde. O manzaranın içinde beliren coşku, lirizm, heves ve heyecan yerini karamsar bir ruh haline bırakmıştır. Günümüzde o manzara duygunun sonuçlarını yaşadığımız söylenebilir. Onun bilincinde olarak kapitalizmin tarihsel sürecine, mimari ve mekandaki yansımalarına tanık eder sanatçı. Bu durumu tüm çıplaklığıyla bakışımıza ve ruhumuza yansıtır. Bir belleğe, hatıraya, anıya ve hisse yer bırakmayan bir kent kalmıştır elimizde. Kendi deyimiyle hacimsiz kütleler, delikler ve boşluklardır bize kal