Sanatçılar ve Militarizm: CI vakası (Oğulcan Yiğit Özdemir)

“Sanatçı olmak, korkak olmak demektir”, diyor Godard. Sanatı göklerdeki temaşasından yeryüzüne indiren bu varlık, esas itibariyle bütün politik gücünü muktedirlerle, sivil ve askeri giyimli –ki çoğu zaman yan yana (daha doğrusu alt-üste) bulunurlar-, kapışmasına borçlu. Bu anlamda egemenler nezdindeki rahatsız ediciliği, ifadeye tanıdığı özgürlükten ve başat çelişkilerin farkında olma duyusundan, bu türden bir sağduyudan kaynaklı.

“Bütün şairler generallere karşı birer komünisttir” denir. Neden? Çünkü yaşamı cetvelle, adeta Afrika kıtasını böler gibi bölen, hesaplayan, çıkartan ve toplayan bu agresif duyuya karşı şair “birliği” savunur. Bu birlik, generallerin çizdiği sınırlara karşı, rakamların ve mutasarrıf saldırganlıkların aleyhine işler.

“Şiir, anayasaya aykırıdır” diyordu, Cemal Süreya da. Neden, nizam bozar çünkü.  Anayasal düzen günübirlik yaşantıyı olağan seyrine sokarken, şiir oradan çıkartmaya, olağanüstüne yol vermeye çalışır. Peki ya savaş? O da olağanlaştırılmış şiddetin, yani egemenlerin politik şiddetinin başka araçlarla, yani bombalar ve cephe savaşıyla sürdürülmesi değil mi? Fazlası, akan kan ve görmezden gelme eğilimlerini tarumar etmesi, çelişkileri çıplaklaştırması.

Contemporary İstanbul’un Suriye (Afrin) işgaline tuttuğu alkışa, ne demeli o halde? Bir sanat fuarından fazla şey beklemek, adeta sanatçıları bu konuda susmaya “zorlama” hamlesi değil de nedir bu? Ekonomik zoru, politik zorbalıkla pekiştirme ve geçiştirme girişimi, desek yeri.

Hyperallergic.com yazarı Jennifer Hattam’ın twitter paylaşımlarıyla ortaya çıkan bu vaka, sanatatak.com’da çıkan habere göre, katılımcılara iletilen 14 Eylül 2019 tarihli bir mailden oluşuyor. Yani aslında, üsluba bakılırsa bir skandaldan korkulduğu ortada. Birileri, direktörü bu konuda tabir-i caizse “ittirmiş”. Böylelikle bir sanat fuarı direktörü, jeopolitik bir numaraya alet edilmiş.

Yabancı basına sunulan bu mektupta “Barış Pınarı harekâtının yabancı basın tarafından yanlış sunulduğu”, “bölgenin teröristlerden temizlenmesi için yürütüldüğü” belirtiliyor. Haberin tamamı için: http://www.sanatatak.com/view/contemporary-istanbuldan-baris-pinari-harekatina-destek

Savaş propagandasının her türlüsüne karşı olması gereken bu kurumlar, değil mi söz ipotekliyor, varoluşlarına ihanet ediyor, sanatçıları müfreze misali ipe dizmeye çalışıyor. Buna karşı koymayanların işlerine ne oluyor? Rutkay Aziz dün aynı harekâta destek verirken, bugün Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline karşı “yurtta sulh, cihanda sulh” bayrağı açanlardan yalnızca biri.

Ülkesini savunmak, işgal edilmesini önlemek için savaşa katılan sanatçılar olmuştur. Apollinaire, bunun saçmalığının farkına varır ve savaş dönüşü, sürrealistlere katılır. Ressam Franz Marc, cephede ölür. Sanat, genelde savaştan yaralı yahut inancı zedelenmiş çıkar. Sanıyorum kurşun askerleri cepheye ittiren hiçbir sanatçımızda böylesi bir yürek dahi yok.

Anlaşılan o ki onlar için yurtta ve cihanda barış politik bir manevradan, kamuoyu yoklamasından, pragmatik bir meseleden ibaret.

Bu militarist mirası reddetmeyenlerin “sahibinin sesi” olmaya doğru gittiği, sanatın ve sanatçının bağımsızlığını riske attıkları, yanı sıra sanatın gücünü savaş çığırtkanlığını beslemek için kullandıkları veya bunun önünü açtıkları, bir başka gerçek.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Frantz Fanon ile Kalkınmayı Sömürgesizleştirmek (Benjamin Selwyn)

Çaresizce Susan'ı Aramak (Terry Castle)

Alexander Dugin'in Kozmik Savaşı (Matt Mcmanus)*