KÖK’ÜN BELGESİ - Dilay Kababıyık
''ey dost... ey kardeş... ey kandaş...aya vardığınızdaçiçeklerin soykırım tarihini yaz.''Furuğ Ferruhzad
Koca bir ormandan bahsetmek gerekirse ve orada kesilen ağaçtan, türü farketmeksizin o köke; diğer ağaç köklerinden ulaşan besin, su, temel yaşam desteği. Bu bilinç: bir ormanda, o ormanda yaşayan diğer ağaçlar arasında. Ağacın bilinci. Bir yok oluşa tanıklık ederken, o yok oluşa müdahale etmek, ön koşuldur. Yıkım, felaket ve akla gelebilecek her kötü durum, kendine bir tanık arar. Göz, gördüğünü unutmaz. Kadraja alır. Belgeler. Bu belgeleme sürecinde kişi; durumun hem yaşayanı hem de tanığı ise, sancılı ve travmatik bir yol onu bekler. Kök, oradadır. Su, akıştadır. Beslemeye çoktan başlamıştır. Yok oluşa tanıklığın ve müdahalenin hikayesi başlıyor,,
kadrajımda bomboş arazi. bozuk yollar. kırık camlar. su sırası. yemek sırası. temiz iç çamaşırı sırası. ellerini iki bacağının arasına sıkıştırıp oturan mahcup yaşlı bir kadın. armutlu. yıkılan evin altında yok olmuş bir araba. bir araba daha. tarih üstüne tarih. su kemerleri üstüne su kemerleri. saray caddesi. kadrajımda 4 yüz. öylece duruyorlar. hafızalarına güveniyorlar. kaybedecek hiçbir şeyleri kalmamış. korkusuzlar bu yüzden.
Mahallemi geziyorum, çocukluğumu. Hiçbir şey bulamadım. Fakat her yeri gözü kapalı biliyorum her antakyalı gibi. Beni karşılayan bomboş arazilerden büyüğüm. Yıkılan evlerin altından akan sulardan besleniyorum. Su kemerlerinden bahsetmiş miydim? Defne ağaçlarından? Defne ağaçlarının arasında koşmak, çoğu zaman düşmek. Ve dizlerimi toprağa/saçlarımı defne sabununa,,
Kök, bu değil miydi zaten?
Kadraj. Hep oradaydı. Hep yanımdaydı. Yolları arşınladım, yol bitmedi. Bitsin, istemedim de. Yürüdükçe kökümü belgeledim. Antakya’nın yoksul mahallelerinde çektiğim çocukları aradım, aradım, aradım... Meğer kök olmuş onlar da, buldum. Kadrajımı çocukların köküne çevirdim. Günlerce beslenememişler, susuz kalmışlar, öteki olduklarından mı, bilmem ki? Bak, sormadan da edemiyor ya insan, nerde sahi devlet? Ben, olmayışı da çektim, içi rahat olsun devletin. Kadraj hep oradaydı, çoğunlukta. Açlıkta, direnişte, çadırda. Çocukların kök olduğu yerde. Tüm antakya’yı görüyordu kadraj cehennem kayıkçısı kharon’dan farksız.
kalbimden selam olsun sana ey antakya!