Parodiden Pastişe Yolun Devamında Poetika: Yıkımların Farkında Olmak-Sultan Gülsün

“ (…) çünkü tragedya, insanlar değil eylemleri, yaşamı, mutluluğu ya da yıkımı taklit eder; ve mutluluk ya da yıkım, eylemin içindedir; hedeflediğimiz son da bir durum değil, bir eylemdir.”  

Aristoteles*


Toplumlar umutsuzluğa ve yoksulluğa terk ediliyorsa buna karşı koyan sanat, parodiden ajitasyon mizahına güçlü bir şekilde ilerler. Dramadan bu yana tragedyanın, realistik ve yüksek bir sanat biçimi olarak edebiyat içerisindeki şiirde karşılık bulduğu söylenebilir. Böylelikle hem yıkımlar hem de kabuk atımları, poetikanın anahtarı olur.  Şiir sayesinde terkip edilen, dokslara yüklenen, aklın kanunlarını bulan parodi; gerektiğinde de pastişin, gölgesini yırtan bir kuşa yedek gölge olduğunu tanıtlar. 

Aristoteles’in Poetika’sında geçen şu cümleyi trajik aktarımla tümleyebiliriz “ kötülüğün her türünü ele almaz, gülünç olanı, yani çirkinliğin belli bir kısmını ele alır. “ Nitekim yoksulluğu, çirkinlik haliyle okuruz ve buradan yükselecek mücadeleyi ifade ederken tercihimiz şiirsel sorgulamalardan yana olur. Şiirsel sorgulama hareketi sadece bir şahıs olmayan kanıtlar bütünü geliştirmek adına ilerletilebilir. Kuvvetlerin rastgele bir oluşum içinde dağıtılarak tahliye edebilirliği gözden kaçmaz. Metabolizmasına dönen figürlerin yürüyüşü, dağınık gruplar halinde bir araya gelmesi, kendi içinde soruşturma kapsamına giren ve kendisinden başka her şeye katışıklı oluşu sözümsememize olanak sunar. 

Uyumsuzluğun önemi, yerleşik ve periyodik haritaları bozan kararlı yıkımın ardından daha fazla yükseltilir. Nem ve çürüme bağlamında dünyayı anlamaya, kurtarmaya izin veren ifadelerimiz bunu mülklüleştirmeden herkesin kılabilir. Bunun nedeni kendi eksiklikleriyle genişleyen bir evrende öğrenme arzusuna sahip olmasıdır. Diğerine/ ötekine şahit olabiliriz; izleyicisini yaratır, şiir. Pek bir hak verdiğim bir diğer kısımda düşünselin sözele inisiyatifini aktarması kısmıdır  “düşünceler, söze gerek kalmadan yeterli düzeyde ortaya konabiliyor olsaydı, ne gerek kalırdı ki konuşmaya?” değil mi? 


*Aristoteles, (1998), Poetika. Çev: İsmail Tunalı, Remzi Kitabevi, 7. Basım, İstanbul 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Frantz Fanon ile Kalkınmayı Sömürgesizleştirmek (Benjamin Selwyn)

Çaresizce Susan'ı Aramak (Terry Castle)

Alexander Dugin'in Kozmik Savaşı (Matt Mcmanus)*