Ufuk Akarı ile Fotoğraf Sanatı Üzerine Söyleşi

Dilay Kababıyık: Büyüdüğünüz yerlerin sizin fotoğrafçılığınızdaki anlamı nedir? Sokak ve sınıf; bu iki önemli unsur sizde neyi çağrıştırıyor? 

Ufuk Akarı: Fotoğraf bir hobiden ziyade kendimi ifade etme ve yaşam biçimi benim için. Hayata bakışımın oluşmasında sosya ekonomik koşullarımın ve yetiştiğim sosyal çevrenin önemi fazla.
Fotoğraf karesine indirgediğim, ayıkladığım veya seçtiğim görüntülerde bu bilinçaltının tezahür etmesi kaçınılmaz. Kısaca İnsan neyse onu çeker. Bunu planlaması ve içgüdünün kontrolü benim gibi sezgisel ve doğaçlama çalışan bir fotoğrafçı için pek mümkün değildir. 
Sokak sınıfsal farklılıkların en aza indirgendiği kamusal bir alandır. Kısacası hayatın en yoğun gözlemlendiği yerdir sokaklar.
Bu nedenle insanları eşitleyen demokratik bir mecradır. Sokak hayat, fotoğraf hayattan damıtılmış bir andır.



D. K: Tarkovski, Bergman, Trier ve daha birçok yönetmenin filmlerinde fotoğraf karelerini andıran sahnelere denk gelmek mümkün. Fotoğraf ve sinema arasındaki ilişki hakkında ne düşünüyorsunuz?

U. A: Fotoğraf ve sinemanın görsel dilde ortaklaştığı birbirini beslediğini düşünüyorum. Fotoğrafın tanık ve belge algısı hep gerçekle ilişkilendirilmesi, çeken ile bakan arasında anlam yükleme farkı ile sinemadan çok ayrı bir yeri var. Sinema kurgusaldır hikâye anlatır ve yönetmenin dünyasıdır ve bu dünya, kalabalık bir ekip çalışmasıyla kurulur, müzikle desteklenir oyuncular karakterleri canlandırır ve kendi gerçekliliğini oluşturur.
Ülkemizin değerli yönetmenlerinden Nuri Bilge Ceylan fotoğraf birikimini ilk filmlerinde ustaca kullanmış durağan ve uzun sahnelerle fotoğraf dilini sinemasında ustaca kullanmıştır.
Fotoğraf öznel olduğu kadar sunulduğundan itibaren birçok anlama tabi olan bağlamını hiçbir zaman bilemeyeceğimiz sadece yorumlayabileceğimiz zamandan koparılmış görece bir anın kaydıdır.
Alt yazısıyla anlamını bağlamını değiştireceğimiz bir kayıttır.  



D.A: Sokak fotoğrafçılığı diğer fotoğraf çalışmalarından kendisini nasıl ayırıyor? Sokak anonim bir alan. Bu alanda özgünlüğünü nasıl koruyor?

U. A: Sokak fotoğrafı, pozu, kurguyu, kırpmayı sevmez. İçgüdüsel ve spontanedir, ritimdir, ışıktır, gölgedir, sürprizdir, absürttür, duygudur, komiktir, acımazsızdır, şefkatlidir, zıtlıklar barındırır. Adeta doğaçlama bir caz melodisi gibidir, en saf haliyle sunulan kısaca insana ait tüm hallerin anlık kaydıdır.
Sokak fotoğrafı geleneği olan bir tarzın adı ve görme biçimidir. Sokak fotoğrafında tek bir üslup yok benim izinde olduğum sokak fotoğrafı Candid olarak adlandırılan öznesine haber vermeden çekilen spontane ve sezgisel gözlem gücüne dayalı bir sokak fotoğrafı. İçerik ve biçimin aynı anda yakalandığı fotoğrafların arayışındayım. Kontrolsüz bir alanda bu anlayışa uygun fotoğraf elde etmenin güçlüğü benim motivasyonu oluşturmakta. Böyle bir anlayışla tekrara düşmeden biricik ve özgün anlar kaydetmek bu zor çabanın ödülü.
Sokak fotoğrafının bir tanımı yok ama çok beğendiğim ve Ibarionex Perello’ya ait bir yorumunu paylaşmak isterim. “Sokak fotoğrafı bu dünyada birbiriyle gerçek ilişkisi olmayan ancak fotoğraf çerçevesinin sınırları içinde olan unsurlar arasında bağlantılar oluşturmakla ilgilidir.”

Not: Söyleşinin devamı Barbarları Beklerken'in 8. sayısında. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Frantz Fanon ile Kalkınmayı Sömürgesizleştirmek (Benjamin Selwyn)

Çaresizce Susan'ı Aramak (Terry Castle)

Alexander Dugin'in Kozmik Savaşı (Matt Mcmanus)*